Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1966 Konya doğumluyum. İlkokuldan sonra, sınava girerken adı Konya Maarif Koleji, mezun olurken ise Konya Anadolu Lisesi olan çok köklü bir okuldan mezun oldum. Selçuk Tıp Fakültesini bitirdikten sonra mecburi hizmet için Konya’dan ayrıldım.
Adli Tıp uzmanıydınız. Bu alanı neden bıraktınız?
Sanırım hekimlikte gerçek yolumu bulma arayışlarıydı bunlar. İhtisas bittikten sonra 2006 yılından 2014 yılına kadar Adli Tıp Uzmanı olarak Adana Adli Tıp Kurumu’nda çalıştım.
Sonraki süreçte Biorezonans ile nasıl tanıştınız?
Ben küçüklüğümden beri alerjik bünyeliydim. İlkokul yaşlarında süt içmekten hiç hoşlanmazdım. Gaz sancılarından dolayı çok canım yanardı. Daha sonra ortaokulda güneş alerjim ortaya çıktı. 12’inci yaşımın o yaz tatilini hiç unutamıyorum. O zamanlarda güneş koruyucularının adı dahi yok, aksine bronzlaşmak için havuç-kakoo içerikli güneş yağlarının olduğu bir dönem. Beyaz tenli ben için tam bir kabus. Önce yüzüm şişmeye başladı, tam bir ay yüzü şeklindeydi. Panik halindeki aileme doktor güneşe karşı reaksiyon olduğunu söyledi. Yıllar geçtikçe güneş alerjisi, vücudumda parça parça deriden kabarık, kırmızı kaşıntılı lezyonlar şeklinde kendini gösterdi. Artık ailemle birlikte deniz tatili yapmak işkence olmuştu. Sonrasında üniversitede alerjik rinite döndü. Ve ergenlik döneminde çıkmayan sivilceler 23-24 yaşlarımda çıkmaya başladı.
Tıp fakültesinde okuyorsunuz ve doktor olacaksınız, kendinizi tedavi edemediniz mi?
Pek çok hekiminde bildiği gibi biz doktorlara öğretilen; alerjik hastalıkların tedavi edilemeyeceğidir. Alerjik hastalıklarda alerjenden uzak durmak birincil çözümdür. Alerjenle karşılaşıldığında ise ortaya çıkan belirtileri baskılamak ve olası acil sonuçları önlemek için ilaç tedavisi düzenlemektir. Son yıllarda ise; vücut alerjene aşırı reaksiyon vermesin diye aşı ile duyarsızlaştırma yöntemi kullanılıyor. Ben hep ilaç kullanma ve alerjenden uzak durma aşamasında kaldım. Ancak tozdan ve polenden kaçamıyorsunuz ne yazık ki.
Yani kendinizi tedavi edemediniz
Evet edemedim. Alerjinin tedavisi yok çünkü. O zamanlar öyle biliyorum. Alerjik rinitden dolayı ilaçlara bağımlı yaşamak zorunda kaldım. Nefes alabildiğim sürece ilaç kullanmak çok doğaldı. Ancak bir hekim olarak ilaçların artık etki yapmayacağı bir zamanın geleceğini veya hastalığımın alerjik astıma dönüşebileceğinin farkındaydım.
Alerjiniz şekil değiştirdi mi peki
Hayır bu sürece kadar değiştirmedi ancak yenileri eklendi; Polen alerjisi, toz alerjisi, deterjan alerjisi, sabun alerjisi, parfüm alerjisi ve gıda alerjisi gibi. Neredeyse gıdaların tüketilmesinin doğal bir süreci kabul edilen şişkinlik, karın ağrıları, halsizlik, yorgunluk gibi belirtilerin hepsi var bende. Bir doktor için zavallı bir durum. Kendinize bile yardım edemiyorsunuz. Çare olmadığı gibi tüm bu belirtiler psikosomatik hastalık olarak değerlendirilerek antidepresanlar kullanıyorum. Sonra literatür değişti ve tüm bu belirtiler irritabl kolon sendromu olarak adlandırıldı. Ne zaman yemek yesem karın ağrısından, şişkinlikten, gazdan ve halsizlikten başımı kaldıramıyorum. Bunlar yetmezmiş gibi vertigo ve kulak çınlaması da şikayetlerime eklendi.
Gerçekten yorulmuş gibisiniz
Yorulmak ne demek. Artık yaş almaktan korkmaya başladım. Yıllar geçtikçe yeni bir belirti ve hastalık ortaya çıkıyor. Ki ben sporunu yapan oldukça düzenli yaşayan biriyim.
Bu süreçte mi biorezonans ile tanıştınız?
Hocalarım bana alerji tedavi edilemez demiş ya, hiç alternatif araştırmıyorum, bu konuda mız mız değilim yani. Hastalığımı kabul etmiş ve ne olursa olsun çekerim modundayım. Ara sıra acillik olmak dışında ilaçlarımı düzenli kullanıyorum. Bir gün, bir meslektaşımın Konyada açtığı muayenehanesini hayırlamaya gittiğimde bana söylediği bir cümle ile dünyam aydınlandı. “Bu rahatsızlıkları çekmek zorunda değilsin, tamamen iyileşebilirsin. Alerji tedavi edilebiliyor” dedi.
Çok ilginç. Hocalarınız değil bir arkadaşınız söyledi öyle mi?
Evet kendisi de kızının geçmeyen şiddetli karın ağrıları için çare ararken tanışmış bu terapi yöntemiyle. Ben tabi ki hemen ilgilendim. Her hafta Konya’ya terapiye gelip gitmeye başladım. Ancak çalışma hayatı ve adli tıp nöbetleri ile eş zamanlı olarak başka bir şehre gidip gelmek bir süre sonra yorucu olmaya başladı. Her hafta gidip gelmekte zorlandım. Ancak ortaya çıkan sonuçlardan da etkilenmeye başlamıştım. Bicom Optima Biorezonans Terapileri Eğitim Merkezi’nde eğitim görüp bir cihaz aldım. Ardından kendi tedavimi düzenlemeye karar verdim.
Bu nedenle mi Adli Tıp Uzmanlığını bıraktınız?
İlk başlarda niyetim tamamen kendimi tedavi etmekti dolayısıyla işi bırakmayı pek düşünmemiştim. Biorezonans ve tamamlayıcı tıp hakkında çalışmalar yapmaya başladım. Eğitimlere başladım. O sırada aldığım biorezonans cihazı ile kendime, eşime, yakın bulduğum arkadaşlarıma terapiler uygulamaya başladım. Birden o kadar talep gördü ki tanımadığım kişiler randevu talebinde bulunmaya başladı. Bende önceleri adı “Neorezonans Sağlıklı Yaşam Merkezi” şimdilerde ise adımla anılan kliniği kurmaya karar verdim. Hiçbir yan etkisi bulunmayan biorezonans terapilerinden aldığım olumlu sonuçlar ve terapi için başvuranların talebi beni bu alanda çalışmaya yöneltti. Klasik tıbbın çözemediği sorunları Biorezonans terapileriyle çözüp insanları mutlu ettiğimde, tarifsiz bir mutluluk ve haz duyuyorum.
Biorezonans cihazından bahseder misiniz?
Biorezonans terapisinin mucidi Alman doktor Franz Morell. Elektronik mühendisi olan damadı Erich Rasche ile birlikte elektromanyetik titreşim enformasyonları ile bazı hastalıkları tedavi eden, ilaç bilgilerini kişiye uzaktan, kablosuz aktarabilen bir cihaz geliştirmişler. 1977'de geliştirdikleri ilk biorezonans cihazı ile birçok hastalığın şaşırtıcı şekilde iyileşmesini sağlamışlar. Daha sonra bu cihazı daha da geliştirip fonksiyonlarını optimize etmişler ve biorezonans terapilerini hizmete sunmuşlar.
Terapi süreci nasıl başlıyor?
Biorezonans terapilerine başlamadan önce hastalarımıza testler uyguluyoruz. Vücudunun tüm organ sistemlerini detaylı bir şekilde test ediyoruz. Özel bir kan testi ile saptanan patolojileri belirli bir plan çerçevesinde terapiye alıyoruz.
Biorezonansı en sık hangi alanlarda kullanıyorsunuz?
Biorezonans geleneksel yöntemlerle saptanamayan gizli alerjileri ortaya çıkarmada yardımcı oluyor. Alerji terapilerinde çok başarılı sonuçlar alıyoruz. Gizli yani maskeli alerjinin saptanıp tedavi edilmesiyle diğer tüm alerjiler hafifliyor ya da tamamen ortadan kalkıyor. Kronik birçok hastalığın temelinde gizli bir alerjinin bulunduğunu söyleyebilirim. Buğday, inek sütü, yumurta, şeker, maya, candida adlı barsak mantarı gibi... Ortadan kaldırıldığında hastalık da tedavi edilmiş oluyor.Bu terapilerin yanı sıra; Hipnoterapi, gasp danışmanlığı, mezoterapi ve akupunktur gibi tamamlayıcı ve entegratif tıp alanlarında da hizmet veriyoruz.
Biorezonans terapisini çocuklar için de öneriyor musunuz?
Biorezonans tedavilerinin yaş sınırı yoktur. Çocuklardaki etkisinin daha güçlü olduğunu söyleyebilirim.
Çocukların hangi rahatsızlıklarında etkili oluyor?
En sık karşılaştığımız vakalar alerjiler: Pişik, egzama, astım, öksürük, kabızlık, ishal v.b. Alerji türünü tespit edip bunların hepsini biorezonans ile tedavi edebiliyoruz. Ayrıca, çocuklardaki dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromunun alerji ve ağır metal sorunlarından kaynaklanabileceği anlaşılmıştır. Son yıllarda hayatımızın ayrılmaz parçası olan Cep telefonları, bilgisayarlar, televizyonlar, elektronik oyunların yaydığı elektromanyetik kirlenmenin de çocukların sinir sistemini etkileyip küçümsenemeyecek oranda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu nedeni olduğu artık kanıtlanmıştır. Biorezonans ile bunu da tedavi edebiliyoruz. Otistik çocuklarla da yapılan çalışmalar gerçekten yüz güldürücü ve aileyi rahatlatan çalışmalardır.
Bağımlılık tedavisi de yapıyor musunuz?
Vazgeçilmek istenen sigara bağımlılığını biorezonans tedavileriyle rahatlıkla ortadan kaldırabiliyoruz.
Kanserli hastalarınız da var mı?
Evet. Her aşamadaki kanserli hastaya destek tedavisi uyguluyoruz. Kanser tedavisinde biorezonansın en önemli rolü bağışıklık sistemini güçlendirebilmesi. Biorezonans terapisi klasik tıpla eş zamanlı olarak uygulanabilir. Kemoterapi, radyoterapi ya da diğer terapilerin etkinliğini artırırken bu tedavilerin beklenilen yan etkilerini ciddi azaltır.
Biorezonans ne zaman kullanılmaz?
Gebeliğin ilk 3 ayında ve kalp pili olanları terapiye almıyoruz.
Biorezonans tedavilerinin süresi ne kadar?
Bir doğal tıp metodu olan biorezonans tedavisi, hastayı bir bütün olarak ele alır. Bu nedenle tüm hastalıkların birbiriyle ilişkisi incelenir, sorgulanır, kişinin içinde bulunduğu zihinsel, ruhsal ve bedensel koşullar bir bütün olarak göz önüne alınır. Tedavi programı, standart değil, kişiye özgüdür. Terapinin süresi hastalıklara göre farklılık gösterir.
Biorezonans terapileri ile ağır metallerden kurtulmak mümkün mü?
Bünyemizde biriken ve kronik hastalıklara neden olan bütün bu zararlı maddelerden, ağır metal ve toksin birikimlerinden Biorezonans terapileriyle arınmak mümkündür. Örneğin Cıva, kurşun, kadmiyum v.b. Ağır metaller vücudumuzda yağ dokusunda birikir. Yağ dokumuz ise sinir sistemimizin, beynimizin, böbreklerimizin, akciğerlerimizin, salgı bezlerinin ve diğer birçok önemli organımızın yapıtaşıdır. Ağır metal birikimi birçok farklı organ sistemi üzerinde problemler yaratır. Duygu durumda bozulmalar, hatırlama güçlükleri, depresyon eğilimi, psikiyatrik problemler ve kronik yorgunluk hali, genel halsizlikler gibi…