"Sanat Toplumun Kendisidir”

“Sanat toplumun kendisidir”

Murat Yeşilgöz, sanatın çeşitli alanlarında uzun yıllardır varlık gösteren bir isim. Sanatla ilk teması, aile içinde sanatla uğraşan ablalarının eserleriyle oldu. Küçük yaşta bu resimlerin etkisi altında kalan Yeşilgöz, kendi sanat yolculuğuna başlama isteğiyle dolup taştığını söylerken "Yapabilir miyim?" sorusuyla başlayan bu yolculuk, çevresinden aldığı olumlu tepkilerle güçlendiğini belirten Yeşilgöz ile yaptığı heykel sanatı hakkında konuştuk.

“Sanat toplumun kendisidir”

“Bulabildiğim her hangi malzemelerden biçim vermek hayatın bir gerekliliğiydi"

Sanatla ilk teması, aile içinde sanatla uğraşan ablalarının eserleriyle olduğunu belirten Murat Yeşilgöz, heykeltıraş yapmanın, hayatın onun için anlam kazandığı sanat dalı olarak ifade ediyor. Sanatın içinde yer almak, sadece beğeni toplamakla sınırlı olmadığını söyleyen  Yeşilgöz, sanatın toplumsal ve ailesel zorluklarla da dolu bir alan olduğunu fark ettiğinde kararlılığı daha da arttığını aktardı. Heykel sanatının varlığını ve okunabilirliğini ilerleyen yaşlarında keşfettiğini belirten Yeşiglöz, “ Aslında çocukluğum boyunca yaptığım bir şey olduğunu çok daha sonradan fark ettim. Biraz da buna yokluk sebep oldu diyebilirim, kendi oyuncaklarımızı hiç şey bulamazsak çamurdan yapardık ya da bulabildiğim her hangi malzemelerden biçim vermek hayatın bir gerekliliğiydi benim için. Bu anlamda birçok işte çalışmak da malzeme ve alet kullanma becerimi arttırdı” dedi.

Yeşilgöz, sanatın insanın doğayı ve kendi öz benliğini anlamaya başladığı temel bir yolculuk olduğunu ifade etti. Sanat bazen duyguları ifade etmek, bazen anlamak için bir araç olduğunu belirten Yeşilgöz, bazen de hareketleri düzenleyip organizasyonları etkileyen bir güç haline geldiğini ifade etti. . Yeşilgöz, sanatın insan varlığıyla birlikte var olan ve asla yok olmayacak bir olgu olduğunu vurguladı.

Sanatın topluma katkı sağlama misyonuna dair görüşleri ise belirsiz olan Yeşilgöz, " Sanatın topluma katkı sunmak gibi bir misyonu var mıdır? Bilemiyorum, ancak sanat topumun kendisidir zaten, andan kopuk öteki ya da bambaşka bir yerde üretilmez, toplum her şekilde her zaman sanatı üretti ve üretmeye devam edecektir. Sanat ta matematik gibi günlük konuşmamız gibi olmasa da farklı bir dildir. Ve bazen binlerce sayfa anlattığınız bir şeyi bir satırda anlatmayı başarır ve bazen de bütün gerçekliğin içinde yaşasanız dahi sizi derinden etkilemezken bir şarkıyla gerçeklikten daha güçlü sizi etkileyebilir” diye aktardı.

“Sanatçılara inanılmaz bir çeşitlilik ve özgürlük sağlar”

Heykel sanatı, ilk bakışta sınırlı gibi görünse de aslında son derece geniş bir yaratım alanı sunduğunu dile getiren Yeşilgöz, Taş, toprak, metal, hatta her türlü nesneye şekil vermek veya onların doğasını değiştirmeden anlamını dönüştürmek mümkün olduğunu ifade etti. Yeşilgöz, “Bu, sanatçılara inanılmaz bir çeşitlilik ve özgürlük sağlar” dedi.

Murat Yeşilgöz, heykelin sınırlarının sadece belirli bir mekanda bulunma zorunluluğu olduğunu ve bu nedenle gerçek anlamda sadece o mekandaki insanlar tarafından tam olarak deneyimlenebileceğini belirtti.. Teknolojinin günümüzde sanat eserlerini hızla ve geniş kitlelere ulaştırabildiğini ancak bir heykelin etkisinin karşısına geçerek, etrafında dolaşarak ve fiziksel olarak hissederek yaşandığını vurguladı. Sinemanın birçok farklı alanı içine alarak teknik olarak hikayeler anlattığını, resmin ise bu filmden bir sahnenin yansıtılması gibi olduğunu ve kompozisyon içinde mekan, figür ve ilişkilerini bir araya getirerek teknik olarak sinemadan daha az araçla daha derin duygular anlatmaya çalıştığını ifade ediyor. Heykelin ise bu kompozisyonda bir veya birkaç figürle varoluşunu ortaya koyduğunu ve mekanda bütünsel bir etki yarattığını dile getiriyor.

“İnsanlar en çok çıplaklığa takılıyor”

Heykel sanatını izleyicilerle paylaşırken aldığı tepkilerin genellikle olumlu yönde olsa da, zaman zaman garip tepkilerle de karşılaştığını da aktaran Yeşilgöz, “insanlar en çok çıplaklığa takılıyorlar ve çok az hatta neredeyse yok denecek kadar az çıplak tasvirli çalışmam olmasına rağmen. Manevi desteği oldukça yüksel bir alan aslında özellikle iyi bir eser çıkarabildiğimde, ancak maddi konusu için öyle diyemem, zaten oldukça az satış yapılan bir alan heykel bir de üzerine bizim ülkemizin ekonomik zorlukları ve yaşadığı alanda sanat eserine ihtiyaç duymaya dair kültürel bir geleneği olmayan bir toplum olmamız bu durumu daha da etkiliyor” şeklinde konuştu.

Yeşilgöz, heykel sanatında iletmek istediği temel mesajları veya temaları belirlemekte özgür olduğunu ifade etti.  Kendisinin temel bir mesajının olmadığını ancak birçok kavram ve fikri kendi bakış açısından tanımlayıp aktarmaya çalıştığını söyleyen Yeşilgöz.  Sanatını insanlık için bir görev olarak gördüğünü Prometheus gibi düşünen sanatçıların akıllı insanlara ışık tutması gerektiğini savundu. Sanatında algılayıcının zihnine en etkili şekilde girmeyi hedeflediğini söyleyen Yeşilgöz, “ estetik ve biçim, çiçeklerin böcekleri cezbetmek için kullandığı canlı renkler ve çekici kokular gibidir; insanları eserin başına çekerek asıl anlatmak istediği fikri daha etkili bir şekilde iletebilirsiniz”dedi.

Yeşilgöz, bir eserin tamamlandığını nasıl anladığını ve sanatsal tatmin duygusunu açıkladı. Yeşilöz,  Kendisinin sık sık bu konu üzerinde düşündüğünü, vardığı sonucun asla bir eserin tamamlandığı hissine ulaşamayacağımız olduğunu dile getiriyor. Ona göre, her zaman daha iyisi olabileceği düşüncesi var ve bir eserin artık tamamlandığı hissini kişisel olarak yaşayamadığını belirtti. Yeşilgöz, bir eserin tamamlandığını anladığını, daha fazla çalışmanın artık işi zorlayacağını düşündüğü an olarak tanımlıyor. Ancak eserin tam olarak doğru noktada mı tamamlandığı konusunda hala emin olmadığını ifade etti. Sanatsal tatmin duygusu ise Yeşilöz için son derece güçlü bir motivasyon kaynağı olarak öne çıkıyor. Kendisinin motor gücü olarak tanımladığı bu duygu, tüm zorluklara, engellere ve hatta imkânsızlıklara rağmen bir şeyleri başarabilme tatmini olarak nitelendiriliyor.
Gelecekte üzerinde çalışmak istediği projeler veya temaları olduğunu söyleyen Yeşilgöz,  “Elbette çok fazla var. Hatta şu ana kadar aslında ekonomik nedenlerden dolayı daha çok sipariş işler yapmak zorunda kalıyorum. Kişisel  eserlerim oldukça az. Heykel yapısı itibariyle oldukça pahalı bir alan ve kişisel eserlerim için yüksek meblağlara ihtiyaç duyuyorum ve bunları hayata geçirmek için elimden gelen bütün çabayı veriyorum. Ancak şimdilik çok az eserimi üretebildim” şeklinde açıkladı.

“Sanat eseri üretiminde kullanılabilir olduğunu göstermek ve bu alanda farkındalık yaratmak.”

Yeşilgöz, bir heykel üzerinde çalışırken geçtiği aşamaları ve kullandığı araçları şu şekilde açıkladı: “ İlk olarak tasarım aşamasında hikayeyi anlatma amacı, kullanılacak malzeme, yapım süresi gibi teknik ve fikirsel süreçleri planlıyor. Daha sonra uygulama sürecinde, zamanını verimli kullanabilmek için gerekli değişiklikleri yaparak işleri amacına uygun hale getirmeye çalışıyor.” Heykel yapımında hangi araç ve gereçleri kullandığı sorulduğunda ise Yeşilgöz, çok çeşitli alet skalasının olduğunu belirtiyor ve kullanılacak malzemenin yapısına göre araçlarını seçtiğini vurguluyor.

Yeşilgöz, Farklı malzemelerin bir arada kullanılası yapısal bir sorun olduğunu  materyalin sadece biçimsel olarak kullanılmasının yanında teknik olarak da buna elverişli olması gerektiğini söyledi. Genellikle bu yapısal alanda teknik zorluklar yaşattığını vurgulayan Yeşilgöz, malzemenin kendisi de güncel bir halde sürekli yeni materyaller üretiliyor ve bunlara hakim olarak kullanmak perspektifinizi de genişlettiğine değindi. Sanat eserlerinizin oluşturulma sürecinde geri dönüşüm fikri nasıl yer bulduğunu açıklayan Yeşilgöz, “Açıkçası  yeni dahil olduğum bir süreç. Bu nedenle şu an çoğunlukla atık metaller ve kağıt hamurundan yaptığım çalışmalar var ancak bunu olabildiğince genişletmek istiyorum. Özellikle de en büyük çevre sorunu haline gelen plastik atıklarla çalışmak için kafa yoruyor projeler hazırlıyorum, plastik düşündüğümüz kadar geri dönüştürülen bir malzeme değil aslında yalnızca %40 dönüştürülebiliyor. Elbette bununla mücadele etmenin en iyi yolu kullanım kısıtlamaları olmalı ama bir sanatçı olarak hedefim biçimsel olarak sanat eseri üretiminde kullanılabilir olduğunu göstermek ve bu alanda farkındalık yaratmak.” dedi.

İlham aldığı sanatçılar veya sanat akımlara değinen Yeşilgöz, “Bir çok sanatçıdan oldukça etkileniyorum ve bunlar kimi zaman bir şair kimi zaman bir edebiyat yazarı kimi zaman bir ressam ve kimi zaman bir yönetmen olabiliyor. Hatta bu konu üzerine çok düşümdüm ve aslında beni sanat üreten bir çok kişinin parça parça  bugün ki halime getirdiğini düşünüyorum. O nedene tek tek isim sayarsam oldukça uzun bir liste oluşur” şeklinde konuştu.Konstrüktivizim  akımına oldukça önem verdiğini dile getiren Yeşilgöz, “ Yapısal sanat beni oldukça etkiliyor içinde yaşadığımız temas ettiğimiz hatta kullandığımız bütün mekan ve nesnelerin birer sanat eseri olarak üretilmesi oldukça heyecan verici. Fütürizm , sürrealizm , fluxus, expresyonizmvb akımlar da var.” diye açıkladı.

“Sanat, kendi içinde eşsizdir tek bir çizgi bile çekildiği andan itibaren bir nokta da taklit edilemez”

Geri dönüşümlü malzemelerle çalışmanın önemi hakkında Yeşilgöz şunları söyledi:
Bir kaç açıdan önemi var benim için, birincisi geri dönüşüm materyali olarak çok uygun olması. Bir çok yerden rahatlıkla temin edilebilmesi. Parçalı yapısıyla birbirine uygun parçaları bir araya getirerek kullanım alanından bambaşka bir şeye hizmet etmesi ve artık bir fikrin parçası olması ve en önemlisi geri dönüşüme katkı sağlaması. Bazı durumlarda malzeme ve alet yeterliliği olmuyor ve elimdeki imkanları oldukça zorlamam gerekiyor. Bazen ise bir araya getirmek için parçaların uyumu yeterli gelmiyor ve ona uygun parçalar aramak zorunda kalıyorum. Bütün bunlara rağmen diğer alanlara kıyasla çok daha avantajlı bir alan geri dönüşüm malzemeleri.”

Yeşilgöz, Türkiye'de heykel sanatıyla ilgili karşılaştığı zorlukları ve sanatın gelişimini değerlendirdi. Yeşilöz'e göre,Türkiye'de kültürel bir heykel geçmişi bulunmaması en büyük engel olduğunu ve Cumhuriyet dönemiyle başlayan bu sanat alanının, toplumsal olarak henüz tam anlamıyla kabul görmemiş olması ve Batı'dan etkilenerek geliştirilmesi, adaptasyon sürecini karmaşık hale getiriyor. Yeşilgöz, Ekonomik açıdan ise heykel sanatının sınırlı satış potansiyeli, sanatçıları sürekli ekonomik zorluklarla mücadele etmeye zorladığını aktardı.

Heykel sanatının gelişimi konusunda ise Yeşilgöz, “Türkiye'de yetenekli heykeltıraşların varlığına rağmen bu sanatın popülerlik ve toplumsal kabul açısından hak ettiği yere gelmediğini düşünüyorum.  Ancak teknolojik ilerlemelerin etkisiyle birkaç nesil içinde heykel sanatının daha güçlü ve yaygın bir konuma geleceğine inanıyorum”dedi. Genç heykel sanatçılarına yönelik tavsiyelerde bulunan  Murat Yeşilgöz,” İnsanlar genel olarak sanatçıların doğuştan gelen bir beceriyle bu alanda üretim yaptığımız düşünülür ve buna yetenek derler ama aslında yetenek emekle eşdeğer ilerler. Büyük bir çalışma alanındır sanat ve ona ayırdığınız zaman ve çaba kadar ilerlersiniz. Bu bakış açısıyla asıl mesele yoğun çalışmak ve farklı sanat üretimlerini sürekli takip etmelerini öneririm. Ürettiğimiz her eser aslında tamamen özgün ve biricik değildir (kendi içinde eşsizdir tek bir çizgi bile çekildiği andan itibaren bir nokta da taklit edilemez) aslında zihnimizde toparladığımız bütün birikimin yansımasıdır. Bir tür yaşantınızın somutlaşmış halidir diyebiliriz” diyerek sözlerine son verdi.

 

 

Etiketler:
Kültür Ve SanatSanat Ve ToplumKültür Sanat HaberleriAdana Haberleri

DİĞER HABERLER