Yükseköğretim Kurumu Sınavları (YKS) geçtiğimiz ay 2.5 milyon adayın katılımıyla gerçekleşti. Üniversite hayalleri için sınava giren adaylar bu sene koronavirüs gölgesinde gerçekleşti. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından açıklanacak sonuçları öğrenciler merakla bekliyor.
Milyonlarca adayın heyecanla beklediği sınav sonuçları ÖSYM
güncel sınav takvimine göre 28 Temmuz tarihinde açıklanacak. Sınav sonuçlarının
erken açıklanacağı iddialarının doğru olmadığı da bildirildi. YKS sonuçlarının
da açıklanmasıyla öğrenciler üniversite tercihlerini de yapacak. Tercihlerin 29
Temmuz itibariyle başlaması bekleniyor.
BARAJ PUANINDA DEĞİŞİKLİK
Bu sene yapıla sınavda baraj puanı TYT'de 150, AYT ve
YDT’de ise 170 olarak belirlendi. Üniversite adayları, TYT sınavından en az 150
puan alarak iki yıllık üniversite tercihinde bulunabilecek. Öğrencilerin, AYT
ve YDT sınavları sonucunda tercih yapabilmek için ise en az 170 puan almaları
gerekecek.
“ZORU ZATEN BAŞARDINIZ”
Bu sene oldukça zor şartlar altında hazırlanan ve zor
şartlar altında sınava giren öğrencilerin psikolojilerinin olumsuz etkilendiğini
belirten uzmanlar uyarıyor. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Psikoloji Anabilim
Dalı Başkanı Dr. Yunus Emre Ayna, öğrencilerin zor bir dönemde zorlu hazırlığı
yapıp sınavı gerçekleştirdiklerini, sonuç ne olursa olsun bunun çok önemli bir
başarı olduğunu dile getirerek, “Mart ayından beri yaşanan olumsuz süreç ilk
dönemlerde belirsizlikler ve beklentiler yoğunluklu olduğundan herkes için
şokların yaşandığı bir dönem oldu. Nisan sonu ve Mayıs ile birlikte online
eğitimlerin planlanması uygulanması biraz olsun adaptasyonu sağlattı diyebiliriz.
Ancak konsantrasyon ve motivasyon olmada öğrenciler oldukça zorlandılar. Bu durumla
beraber elbette moralleri bozulmakla birlikte öğrenci ve velilerinde stres ve
kaygı düzeylerinde artışa nede oldu. Şimdi ise bu zor ortamda girilen sınavın
sonucunu aynı koşullarda bekliyor olmak da ergenlik dönem duygusal
yapılanmalarına bağlı olarak oldukça zorlamaktadır. Zor süreçleri en az stres
ve zararla atlatmak bireylerin problem çözme becerilerine bağlıdır. Sorunları
ele alış biçimleri, ebeveyn çocuk arasındaki sağlıklı iletişim, yaşanan sınav
kaygısının gelecek kaygısına dönüştürülmemesi süreci güçlü yönetmelerini
sağlayacaktır. BU süreçte sevgili öğrencilerimiz sonuca odaklanmaları yerine
her kes için zorlu geçen süreci ne kadar güçlü geçirdiklerine odaklansınlar.
Zor bir dönemde zorlu hazırlığı yapıp sınavı gerçekleştirdiler. Ve bunu onlar
yaptı. Sonuç ne olursa olsun bu çok önemli bir başarı. Lütfen ebeveynlerde
çocuklarına bunu hissettirsinler. Sevgili öğrenciler böylesine zorlu bir süreci
kendi bireysel özelliğiniz ölçüsünde başarıyla geçirdiğiniz için her biriniz
ayrı ayrı takdire şayansınız. Sizleri bir uzman olarak tebrik ediyorum. Şimdi
hakkettiğiniz dinlenme ve tatili gerçekleştiriniz. Tabii sosyal mesafe
kurallarına uygun ve sağlıklı bir biçimde” dedi.
“KIYAS YAPMAYIN”
Sınav sonuçları kötü gelen çocuklar ile onları teselli
edip kötü sonuç gelmesinin nedenleri üzerinde konuşarak bu durumun düzelmesi
için neler yapılabileceğine yönelik konuşmalar yapılması uygun olacağını
belirten Ayna, “Ekstrem bir durum olması itibarı ile öğrencilerimizin sınava
girmeleri bile zoru başarmaları anlamına gelmektedir. Velilerimiz
de bu algı ile çocuklarına yaklaşmalıdırlar. Bu çocuklar sadece sınava
giriyor olmaları bile heyecan, kaygı ve stres olmalarına yeterli bir sebep iken
bir de hazırlık sürecinin sekteye uğramış olduğu dönem geçirdiler. Buna rağmen
çoğunluğu ellerinden geleni yaptılar. Şimdi ise sonuç ne olursa olsun onlar
için artık sonuçların açıklanıp sonradan ona göre plan program yapma zamanı. “Daha
çok çalışsaydın yapardın” “bak şunun kızı daha çok net yapmış” “sen zaten
belliydi bir şey yapamayacağın” gibi kıyas veya geçmişi sorgulama cümleleri ile
var olan bekleyiş stresinin üstüne moral ve motivasyonlarını bozacak iletişimde
bulunmamaları gerekiyor. Sınav sonuçları kötü gelen
çocuklar ile de onları teselli edip kötü sonuç gelmesinin nedenleri üzerinde
konuşarak bu durumun düzelmesi için neler yapılabileceğine yönelik konuşmalar
yapılması uygun olacaktır. Tabii bunu da sonuçlar açıklanır açıklanmaz
değil, çocuğun bu üzüntüyü sindirmesine yardımcı olduktan sonra yapmak gerekmektedir.
Ebeveynlerin bu süreçte kendi hatalarını belirleyip özeleştiri yaparak
yaklaşmaları da çocukların suçluluk duygularını azaltacaktır” diye konuştu.
“ÖĞRENMEYE ODAKLANARAK SOSYALLEŞİN”
Üniversite kazanmanın yeni bir hayat düzenine geçiş
olduğunu söyleyerek tavsiyelerde bulunan Ayna, “Evet dediğiniz gibi
üniversiteli olmak yeni bir düzen demektir. Var olan sistemler içerisinde
yapılandırılmış bir düzen olsa da , birey yaşam ve iç dünyasında kendi düzenini
kendisi belirlemektedir. İlk yıllarda elbette acemilikler olacaktır. Ailelerin
yönlendirmeleri burada çok önemlidir. Arkadaş ortamları, yurt koşulları gibi
yeni yeni sistemler dahil olacaktır yaşamlarına. Organizma olarak sistemlerin
birbirlerine uyumlanması zaman sabır ve beceri ister. Yani duygusal düşünsel ve
davranışsal olarak her bir yapı ayrı ayrı uyumlanma süreci geçirecektir. Ve
tabii ki birbiriyle de etkileşimde olarak. Benim öğrencilere üniversitede en
önemli önerim 4 yıllık bir fakülte olarak düşündüğümüzde ilk iki yıl dersleri
ile ilgili akademik çalışmaları asla boş vermeden üniversiteli olmanın
güzelliğini ve keyfini sosyal aktiviteler, kulüp etkinlikleri, kitap okuma,
gezme, proje çalışmaları vs… yaşayacak bir biçimde kendilerini yönlendirsinler.
Son iki yıl ise yani 3 ve 4 sınıflarda mesleklerinin en ince ayrıntısını
öğrenmeye odaklanarak tabii ki sosyalleşmeyi de ihmal etmeden mezun
olduklarında olabilecekleri en yüksek oranda donanımlı bir meslek elemanı
olabilmeye yönlendirsinler kendilerini. Şimdiden tüm öğrencileri bu zorlu süreçte
sınava girmiş olduklarından ötürü tebrik ediyorum. Üniversiteye yerleşenleri
kutluyor ve asıl hayatın şimdi başladığını bilmeleri gerektiğini söylüyorum”
ifadelerini kullandı.