3. Dünya Savaşı Eşiğinde Miyiz?

3. Dünya Savaşı Eşiğinde Miyiz? - ADEM AKÖL

04.06.2024 14:24 | Güncelleme Tarihi: 05.06.2024 10:13

Yaklaşık 10 asırdır kullanılmakta olan “eşik” sözcüğü, öz Türkçe bir kelimedir. Çok yalın bir ifadeyle ‘kapı’ anlamına gelir. Ancak içerdiği mecazi anlam çok daha güçlüdür. Bir şeyin sonlanması ile başka bir şeyin başlangıç noktasıdır ‘eşik.’ Takat, dayanma gücü, tahammül gibi sözcüklerin sonuna gelindiğinin ifadesidir.

Ne ‘takat’, ne ‘dayanma gücü’, ne de ‘tahammül’ değildir buradaki konumuz. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile 25 ayı aşkın bir süredir, it dalaşına dönen çatışmaların artık başka bir boyutun eşiğine geldiğinden bahsetmek isterim. Resmi rakamların gizli tutulmasına rağmen yüzbinlerle ifade edilen ölü, 8 milyonu aşkın mülteci ve 10 binlerce binanın yerle bir olduğu kent manzaraları, 2. Dünya Savaşı’ndan alıntılar gibi…

Buradaki konumuz; 25 aylık dalaşın artık başka bir boyuta geçeceği yönünde alınan sinyallerin, 3. Dünya savaşının eşiğine gelindiğini çok açık bir şekilde işaret etmiş olması durumudur.

Birkaç gün önce Fransa ile Ukrayna arasında çok önemli bir antlaşma imzalandı. Buna göre Fransız askeri, rahatlıkla Ukrayna toprakları içerisine girip bir Ukraynalı asker gibi Rus askeri ile savaşabilecek… Ukrayna Lideri Vladimir Zelensky’nin “400 bin askerim öldürüldü, artık cepheye gönderecek adam bulamıyorum” diye feryat etmesinin ardından yaşandı bu gelişme.

Fransa’yı takiben; Almanya, Norveç, Danimarka, İsveç ve Finlandiya gibi ülkeler de sıraya girip ayni kararı alacaklardır büyük ihtimalle. Zaten Batılı ülkeler, uzun menzilli füzelerin Rusya topraklarını vurma konusunda mutabık kalmışlardı daha önce ki bu, NATO’nun doğrudan savaşa girmesi anlamını taşıması bakımından çok önemlidir.

Geçtiğimiz günlerde hem NATO hem de Avrupa Birliği’nin ta içinden ve Rusya’ya da en yakın liderlerden birisi olan Macaristan Başbakanı Viktor Orban, çok önemli uyarı sinyalleri verdi tüm dünyaya. “Avrupa, Rusya ile son bir savaşa hazırlanıyor, bedeli ne olursa olsun Rusya’yı yenmek istiyorlar ama bu bizim savaşımız değildir” diyor Orban. Başbakanlık koltuğunda 14 yıldır oturmakta olan, bölgeyi çok iyi tanıma fırsatı yakalamış, uyguladığı akılcı politikalarla kendini kanıtlamış olan bir liderin sözlerine itibar etmemek elde değil.

Öte yandan, Rusya-Ukrayna savaşının gidişatını belirleyecek 1 numaralı ülke olan ABD’nin durumuna bakmakta yarar vardır.

ABD günlerdir, tarihinde ilk kez bir Başkanının mahkeme jüri heyeti tarafından suçlu bulunması kararı ile çalkalanıyor. Önceki Başkan “bu bir politik karardır” diye avaz avaz bağırıyor. Mahkeme de kararını ayni yönde verirse, Trump 4 yıla kadar hapislik veya sosyal hizmet cezası alacak. Ancak buna rağmen Amerikan Anayasasına göre Kasım ayındaki seçimlerde aday olması engellenemeyecek.

Şimdiki Başkan Joe Biden ise bu durumdan çok rahatsız. Kamuoyu yoklamaları Trump’ın %4 ile 6 arasında kendinden daha önde olduğunu gösteriyor ki bu durum bunak Başkanı çıldırtmaya yetiyor, çıldırdıkça saldırganlaşıyor…

Afrika’daki otoritesini gün geçtikçe Çin ve Rusya’ya kaptıran, Çin ile anlaşmazlığı yüzünden 1 trilyon dolar ticaret açığı veren, Netanyahu yüzünden Orta Doğuda çuvallayan Amerikan politikalarının en büyük sorumlusu olarak Biden işaret ediliyor çünkü.

Bir diğer önemli gelişme; Trump’ın jüri tarafından suçlu bulunduğu gün, Biden önemli bir karara imza atıyordu. Buna göre Amerikan silahlarının Rus toprakları içerisinde bile kullanılmasına izin veriyordu ABD Başkanı Joe Biden.

Öte yandan ayni günlerde önce mayıs ayının ikinci yarısında planlanan sonra 11 Haziran tarihine ertelenen PKK/PYD’nin devletleşme adımları açıklanıyordu. Buna göre Fırat’ın doğusunda bulunan şehirlerde yerel seçim yaptırılacak, sonrasında ise göstermelik sonuçlara dayanarak “BMGK’nin 2254 sayılı Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma” kararına rağmen, referanduma gidilerek PKK/PYD’nin meşrulaşması amaçlanıyor.

Bu gelişmelerin zamanlamasının bir planlama olmadığını söylemek saflık olur. Biden’ın elinde iki seçenek var çünkü: Ya seçimi erteleyecek ki bu Amerika’da bir iç savaşın çıkmasına neden olur yahut da Rusya ile savaşa girecek.

Putin ise bu durumun oldukça farkında… Fırtına öncesi büyük bir sessizlik var Rusya tarafında, belli ki hazırlık yapılıyor. Bu savaşın nükleer ağırlıklı ekonomik bir savaş olacağını biliyor, Rus Lider Putin. Bu yüzden, asker kökenli bir isim yerine bir ekonomisti görevlendiriyor Savunma Bakanı olarak. Yaptığı açıklama ise çok önemli... “Nükleer bombalar nereden gelirse gelsin, orayı vururuz” diyor Putin.

NATO’nun nükleer bombaları İncirlik’te… Türkiye güçlü bir NATO üyesi… Bu savaşta Türkiye’ye Kore’deki gibi bir görev verilmeyeceği ne malum? Öte yandan, Fırat’ın doğusundaki yapılanma bir tehdit olarak kullanılmayacak mı?

Biden hem sıkışmış hem de çıldırmış, kaybedeceği bir şey yok, 90’a merdiven dayamış. Putin ise nükleer karşılık vermeye kararlı. Bu savaşın zararını sadece Ukrayna, Rusya ve diğer batılı ülkeler görmeyecek… İncirlik Adana’da ve Adana da Türkiye sınırları içerisinde…

Peki bu durumda Çin armut mu toplayacak? Peki azgınlaşmış Netanyahu ne yapacak? İran’ın tavrı ne olacak? Bir çığ gibi büyümeyecek mi bu iş?

“Eşik” deyişim bu yüzden… Ağzımdan yel alsın, 3. Dünya Savaşı eşiğine gelmiş olmayalım!

İNGİLİZCE YAZILARI