08.12.2024 20:16 | Güncelleme Tarihi: 09.12.2024 09:36
BAAS rejiminin sona ermesi, sadece Suriye’nin iç
dinamikleri açısından değil, aynı zamanda Orta Doğu'daki jeopolitik dengeler
açısından da önemli bir kırılma noktasıdır. Baas Partisi’nin Suriye’de elli
yılı aşkın bir süredir sürdürdüğü otoriter yönetimin bugün itibarıyla sona
ermesi, bölgedeki güç dengelerini değiştirme potansiyeline sahip olduğundan,
Türkiye dahil tüm komşu ülkelerin stratejik hesaplarını gözden geçirmesine
neden olacaktır.
BAAS rejiminin düşüşü, Suriye’nin iç savaş
sonrasında yaşadığı otoritesizlik dönemine bir son vermiş olabilir. Ancak bu,
aynı zamanda yeni bir çatışma veya istikrarsızlık döneminin de başlangıcı
anlamına gelebilir. Rejim karşıtı grupların, özellikle de Suriye’deki çeşitli
muhalefet unsurlarının, iktidar boşluğunu doldurma çabaları ve bu süreçte
yaşanacak iktidar hırsları, bölgeyi daha fazla kaosa sürükleyebilir. Suriye’nin
kuzeyinde ABD destekli PKK’nın uzantısı olan YPG ve diğer Kobani merkezli
gruplar, Türkiye için bir güvenlik tehdidi oluşturmaya devam edebilir.
Türkiye’nin bu gruplara karşı alacağı tavır hem ulusal güvenliğini koruma hem
de Suriye’nin geleceği açısından belirleyici bir unsur olacaktır.
Suriye’nin içindeki güç derinliği değişirken, Türkiye’nin
Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapma yükümlülüğü ve bu durumun iç
politikasındaki yansımaları da göz ardı edilemez. Savaşın yıkıcı etkileri
nedeniyle Türkiye, Suriye’den kaçan milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapma
konusunda önemli bir sorumluluk üstlenmiştir. BAAS rejiminin sona ermesi, geri
dönüş sürecini hızlandırabilir; ancak bu, aynı zamanda Türkiye’nin sosyal
dokusunda da ciddi değişikliklere yol açma potansiyeline sahiptir. Mültecilerin
güvenli bir şekilde geri dönebilmesi için Suriye’de sağlam bir yönetimin
kurulması gerekecektir. Bu noktada, Türkiye’nin Suriye politikasının yeniden
şekillendirilmesi, uluslararası toplumla iş birliğini arttırması ve Suriye’nin
yeniden inşası konusunda daha aktif bir rol alması önem kazanacaktır.
BAAS rejiminin sona ermesi, Türkiye’nin
stratejik konumunu da yeniden değerlendirmesine yol açacaktır. Orta Doğu’daki
güç dengeleri, yeni bir yönetimin kurulmasıyla birlikte yeniden şekillenecek;
bu durum, Türkiye’nin hem siyasi hem de ekonomik açıdan stratejilerini gözden
geçirmesini gerektirecektir. Suriye, Türkiye’nin enerji yolları ve ticaret
yolları açısından hayati bir öneme sahiptir. Dolayısıyla, Suriye’deki yeni
yönetimin oluşması ve bu yönetimin Türkiye ile olan ilişkileri, gelecekte
bölgedeki ekonomik iş birliğinin yönünü belirleyecektir.
Bağlantılı olarak, İran'ın bölgedeki etkisi de göz ardı
edilmemelidir. BAAS rejimi altında Suriye, İran’ın bölgedeki müttefiklerinin
merkezi durumundaydı. Rejimin sona ermesi, İran’ın bölgedeki nüfuzunu azaltma
potansiyeline sahiptir. Ancak, bu durum aynı zamanda İran’ın boşluk doldurma
stratejilerini devreye sokma ihtimalini de beraberinde getirebilir. Türkiye’nin
hem İran ile olan ilişkilerini hem de bu bağlamda Suudi Arabistan gibi diğer
bölgesel aktörlerle olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi, stratejik
olarak ülkenin varoluşsal çıkarları açısından kritik önem taşımaktadır.
BAAS rejiminin sonlanması ile Orta Doğu'daki
istikrarı etkileyen bir dizi faktör devreye girecektir. Türkiye, bu değişimler
doğrultusunda hem iç politikalarını hem de dış politikalarını yeniden şekillendirmek
durumundadır. Bölgedeki güvenlik tehditleri, ekonomik fırsatlar ve uluslararası
ilişkiler, Türkiye’nin dikkate alması gereken önemli unsurlar olmalıdır.
Böylece, Türkiye’nin Orta Doğu’daki rolü, bölgenin geleceğinde belirleyici bir
faktör haline gelebilir.
Öteden beri eleştiri konusu olan Türkiye’nin Suriye
politikası; son gelişmeler neticesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haklılığını
kanıtlamıştır. Rusya-Ukrayna savaşı, Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesi ve
İran’ın içinde bulunduğu durum gibi etkenlerin bir yansıması olarak,
Suriye’deki gelişmeler Türkiye’nin elini güçlendirmiştir. Önemli olan, kazanılan
bu kozu çok iyi kullanmaktır.