11.12.2024 12:30 | Güncelleme Tarihi: 12.12.2024 10:45
Suriye İç Savaşı, dünya tarihinin en yıkıcı çatışmalarından biri olarak karşımıza çıkarken, bu savaşın yarattığı etkiler, sadece savaşın içerdiği askeri boyutlarla sınırlı kalmamış, aynı zamanda insanlık onurunu derinlemesine sarsan birçok sosyal, politik ve kültürel sonucu da beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, Esed rejimine yönelik eleştirilerin biri de Sednaya Cezaevi’nin karanlık yüzüdür. Sednaya, Suriye rejiminin muhaliflerine, özellikle de insan hakları savunucularına yönelik uyguladığı acımasız işkence ve kötü muamelelerin sembolü haline gelmiştir. "Esed Destekçilerinin Yüzüne Vurulan Şamar: Sednaya" başlığı altında, bu çarpıcı durumun derinliklerine inmeye çalışmak, hem insanlık açısından bir sorgulama zemini oluşturacak hem de bu gerçeğin görünürlüğünü artıracaktır.
Sednaya Cezaevi, Suriye'nın başkenti Şam'ın kuzeyinde yer alan, adeta bir zulüm merkezi olarak bilinen, ancak vahşet boyutu tahayyül bile edilemeyen bir hapishanedir. Burada, rejime karşı çıkan birçok muhalefet lideri, gazeteci ve aktivist hapsedilmiştir. Sadece içerideki mahkûmlar değil, onların aileleri ve toplumsal destekçisi olan kesimler de bu cezaevinin korkunç gerçeklerinden nasiplerini almışlardır. Sednaya’da süregelen işkence, keyfi tutuklamalar ve kaybolmalar, Esed rejiminin otoriter doğasının bir yansıması olarak değerlendirilirken, aynı zamanda bu uygulamalar, rejimin destekçileri için bir “uyandırma” çağrısı olma özelliği taşımaktadır.
Suriye'deki İslami ve seküler direnişin ardından bir şamar gibi Esed destekçilerinin yüzüne çarpan Sednaya, onların tamamlayıcı bir parçası olacak şekilde; bir güç göstergesi, bir susturma aracı ve aynı zamanda uluslararası toplum tarafından göz ardı edilen bir suçsuzluk sembolüdür. Destekçiler, bu cezaevinin varlığına tanıklık edenlere rağmen, belirli bir “savaşın haklılığı” narasıyla bu gerçeklerin üstünü örtmeye çalışmışlardır. Ancak Sednaya’nın korkunç mahzenleri, sadece kaybolmuş hayatların değil, ayrıca bir ülkenin insanlık adına yaşadığı büyük bir trajedinin de bir mikrokozmosudur.
Esed rejimi, kendi muhalefetini kırmak için elinden geleni yaparken, kayıtlara geçen insan hakları ihlalleri, dünya genelinde büyük bir tepkiyle karşılanmaktadır. İnsan hakları örgütleri ve Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşlar, bu cezaevinde yaşananları belgelerken; özellikle de Türkiye medyasının geçtiğimiz pazartesinden bu yana, uzun yıllar yaşanılan dramı canlı olarak ekranlara getirirken, dikkat çekici mücadelenin öncüsü olmuşlardır. Ancak uluslararası baskıya ve her şeyin ayan meyan ortada olmasına rağmen Esed’in destekçileri, bu vahşeti inkâr etme veya göz ardı etme eğiliminde olmaya devam etmektedirler. Aslında Sednaya, destekçilerin ardındaki karanlığın bir simgesi olarak, bir yüzleşme anı olma potansiyelini taşımaktadır.
Böyle bir ikilemde, Esed destekçilerinin bu gerçeği görmezden gelmesi elbette geniş çerçevede bir sansür uygulaması gibi değerlendirilebilir. Sednaya’nın sırları, geçtiğimiz yıllarda da birçok ödüllü belgesel ve rapor ile açığa çıkarak savaşla ilgili tartışmalara farklı bir yön kazandırmıştır. Ancak bu süreçte, Esed’in yanında yer alanların, bu gerçeklerin ağırlığını ne ölçüde hissettiği ve toplumsal bilinç açısından nasıl bir değişim geçirileceği önemli bir sorudur.
"Esed Destekçilerinin Yüzüne Vurulan Şamar; Sednaya," sadece bir cezaevi olmanın ötesinde bir insanlık dramı ve toplumsal bir yüzleşme alanıdır. Savaşın karanlık yüzüne ışık tutarken, aynı zamanda muhalefetin direnişini ve insan hakları mücadelesinin değerini de gözler önüne sermektedir. Bu konuda atılacak her adım, hem geçmişle yüzleşme hem de geleceğin inşasında önem taşıdığı için karanlık bir gerçeği, hakikatin ışığına çıkaracaktır.
İnsanlık, Esed’in Suriye’yi terk edişinden sonra basına yansıyan utanç tablolarını hep hatırlarken, onu ve destekçilerini sadece naletle anımsayacaktır.