16.12.2024 14:16 | Güncelleme Tarihi: 16.12.2024 14:16
Ortadoğu bilindiği gibi kaynamaya devam ederken, Suriye’de bir rejim değişikliğiyle, yeniden şekillenme doğrultusunda önemli bir adım atılmış oldu. Oluşan konjonktürde, görüldü ki BOP hız kesmeksizin planlandığı şekliyle ve yeniden değişimde olan küresel dengelerde, yenilenen anlaşmalarla, yoluna devam ediyor. Yaklaşık on yıldır kaç parçaya bölüneceği tartışılan ve muhteşem bir kaotik ortama sahne olan Suriye’de, amaçlanan sona yaklaşılmış bir görünüm ortaya çıkıyor.
Bölgede, körfez harbi sonrası bölünen ve bir türlü düzen tutmayan Irak ardından, Suriye de BOP’tan payını alıyor. Görünen o ki Suriye, Fırat Nehri sınır olacak şekilde, ikiye bölünüyor. ABD ve Rusya’nın desteğiyle ayakta kalmayı başaran ve ABD tarafından, IŞİD karşıtı bir güç olduğu değerlendirilerek, korunup desteklenen YPG/PYD, Fırat’ın doğusunda, Irak sınırına kadar olan bölgeyi halen kontrol altında tutuyor. Fırat’ın batısı ise, son gelişmeyle, HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) kontrolü altında bir görünüm sergiliyor. Suriye Milli Ordusu (SMO) da Türkiye destekli, sınır hattında bir bölgeyi kontrol altında tutarken, halen mevzi çatışmalarla YPG/PYD’yi geriletmeye devam ediyor. Atılan adımlarla, yapılan hamleler, hudut hattı olarak Fırat Nehrini öne çıkarıyor. Bu arada güneyde, İsrail, oluşan fırsatı kazanıma çevirmek için, Golan tepelerinden hareketle, Şam istikametinde ilerlemeye devam ederken, Suriye içlerine düzenlediği hava saldırılarıyla, bir yandan da Suriye’nin alt yapısını tahrip ediyor. İsrail’in düzenlediği hava saldırılarıyla, Suriye ordusundan geriye kalan hava kuvvetleri, neredeyse tamamen imha edildi. Bölgede yeniden kurulacak olan devlet ya da devletler, görünüme göre, İsrail’in iradesiyle, örgüt karakterinden kurtulamayacak ve Türkiye’nin hemen yanı başında, terör örgütü karakterli birer yapılanma kurulmak üzere.
1946 yılında bağımsızlığına kavuşan Suriye, 1963 yılında, Arap Sosyalist Baas Partisi'nin darbesiyle, yönetim değiştirdi. 1970 yılında ise, Hafız Esad, parti içi darbeyle yönetimi ele geçirerek, öldüğü 2000 yılına kadar yönetimi sürdürdü. Bu tarihten itibaren de yönetimi oğlu Beşar Esad devraldı. Katı bir diktatörlükle yönetilen ülke, BOP ile oluşan konjonktüre rağmen, bugüne kadar bir şekilde ayakta kalmayı başarırken, HTŞ’nin, diğer muhalif guruplarla birlikte sürdürdüğü ve on iki gün kadar devam eden bir süreç sonrası, Beşar Esad ülkeyi terk etti ve rejim değişmiş oldu.
Şimdi Suriye’de ne olacak?
Suriye’de yönetimi devralan HTŞ lideri, en kısa sürede yeni hükümetin çalışmaya başlayacağını söyledi. Ancak görünen o ki yeni oluşturulacak hükümet, bir örgüt görünümünden öte gidemeyecek ve esasen küresel güç tarafından istenen de bu. Yani Suriye’de yeni yapılanmalar, Afganistan yapılanması benzeri bir görünüme sahip olacak gibi. Başlangıçta, Irak benzeri bir yapılanmayla, doğuda, YPG/PYD ye özerklik tanınacak ve ardından, YPG/PYD’nin, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile birleşmesinin önündeki engellere oynanacak ve sonraki aşama, kurulacak yeni örgütsel devlet yapılanmasının gelişimini sağlamak ki bu öngörü Türkiye için oldukça büyük bir tehlike ve kabul edilemez görünümde. Türkiye haklı olarak YPG/PYD’yi PKK olarak kabul ediyor. Türkiye, PKK ile mücadelede belirli bir ivme yakalamış ve muhtemel sona çok yakınken, böyle bir gelişmeyi kabul edemez.
Bir başka beklenti de Suriye’nin yeniden inşa aşaması. ABD Seçilmiş Başkanı Trump, bu konuda söz sahibi ülkelerin, ABD ve Fransa olduğunu söyledi bile. Ancak, bu yeniden inşada, Türkiye’nin de rolü önemli olmalı. En azından Suriye gelişmeleri süresince, geçici sığınmacılar dahil bölgeye yapılan harcamaların bir karşılığının olması gerekir. Çünkü bu yeniden inşada, önemli bir ekonomik boyut ortaya çıkacak.
Ayrıca, halen Türkiye’de bulunan geçici sığınmacı statüsündeki Suriyelilerin, geri dönüşlerinin planlanması zorunluluğu da var. Geçici sığınmacıların önemli bir bölümü, Türkiye’de bir düzen kurduğundan ve Suriye’de olacakları bilemediğinden, yani önünü göremediğinden, dönüşle ilgili şüphe duyuyor. İsrail’in, Şam’da tapu kayıtlarını hedef almasıyla ortaya çıkan kaotik durum da bu şüpheleri destekliyor. Sığınmacı, ülkesine döndüğünde, nasıl bir durumla karşılaşacağını net olarak görmek istiyor.
Suriye’de yeniden oluşacak olan rejim merak konusu iken, HTŞ, davranış şekilleriyle, geçmişle intikamdan uzak bir tavır sergilerken, bu davranış şekli ve yapılan hamleler henüz olumlu bir görüş sergiliyor. Ancak, halen bir terör örgütü olarak kabul gören ve algılara oynayarak, bu imajdan kurtulmaya çalışan HTŞ, devlet yönetiminde ne derece başarılı olabilir, büyük bir soru işareti. Ancak ABD ve Rusya, Suriye konusunda ortak bir karara varmış gibi ve burada bir devlet yapılanması kuvvetle muhtemelken kurulacak, devletin karakterinin, Afganistan’da olduğu gibi bir örgüt görünümünden kurtulamayacağını da değerlendirmek gerekir.
Bir de İsrail ile oluşacak, oluşturulacak YPG/PYD özerk bölgesi arasında, yani Fırat’ın doğusuyla bir koridor oluşturma konumu var. Davud koridoru olarak bilinen bu yapılanmayla, İsrail, kuzeyden güneye bir şerit halinde geçitle, kurulması planlanan bir terör yapılanmasıyla bağlantı kurmayı amaçlıyor. Bu maksatla da Golan tepelerinden ileriye doğru hamlelerine başladı bile.
Görülen o ki Türkiye Dışişleri'ni zorlu günler bekliyor. Türkiye Şam’da Büyükelçiliği yeniden faaliyete geçirerek önemli bir adım attı. Türkiye, Suriye’nin bütünlüğünü savunuyor ve yeniden şekillenecek olan Suriye’de söz sahibi olmak zorunda, aksi halde yaşanması kuvvetle muhtemel gelişmeler, Türkiye’nin bekasını tehdit eder durumda.