İstikbal Göklerdedir

İstikbal Göklerdedir - CAN UĞURATEŞ

25.07.2024 17:35 | Güncelleme Tarihi: 25.07.2024 17:35

İnsanlık, tarih boyunca gökyüzüne baktıkça, muhteşem bir merak, özgürlük, üstünlük dürtüsüyle uçmayı hayal etti. Gökyüzündeki uçabilen canlıların yapabildiklerini gördükçe isteği, hırsı giderek kabardı. Uçabilen canlıların yakalanması zordu. Üstelik bulundukları ortamlara ulaşmanın zorluğu ve ulaşabildikleri hareket kabiliyeti ile hızları, onlara muhteşem bir korunma imkânı sağlarken, avcılıkta da önemli avantaj sağlıyordu. Uçmayı başarabildiğinde yapabileceklerini düşünen insanın bu yönde hırsları artar, her fırsatta uçmanın yollarını ararken, kimi zaman hayatını da kaybetti.

Mitolojide ilk uçuş denemesinin, Atinalı el sanatları ustası, Daidalus ve oğlu İkarus tarafından balmumu ve tüylerden yapılmış bir kanat sistemiyle, kapatıldıkları labirentten kaçmak için yapıldığı anlatılırken, Sümer-Babil tabletlerinde, tanrılara özenen insanların, tanrıların uçan araçlarına benzer muhteşem bir kule inşa ettikleri yer alır. Üstelik bu anlatı içinde, ortaya önemli bir bilgi de çıkar. Tanrılar, insanların bu başarısı karşısında endişelenerek, onları Dünya üzerinde dağıtmış ve anlaşamasınlar diye de her bir topluluğun, farklı bir lisan ile konuşmasını sağlamıştır.

15’inci yüzyılda Leonardo da Vinci tarafından yapılan ve işlerliği mümkün olan, uçan araçlarla ilgili mekanik projeler görülürken; İsmail Cevheri’nin, 10’uncu yüzyılda, Nişabur’da, yaptığı tahta kanatlarla, cami minaresinden uçma denemesi yaparken öldüğü; Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde geçen bir anlatıda, 17’inci yüzyılda yaşayan Hezarfen Ahmet Çelebi’nin, yaptığı kanatlarla, Galata Kulesinden, Üsküdar/Doğancılar’a kadar uçtuğu iletilir.

Muhtemeldir ki tarih boyunca, farklı coğrafyalarda, farklı girişimciler tarafından, farklı usullerle uçuş denemeleri yapılmıştır. Ancak, insan ilk olarak, Montgolfier Kardeşlerin 18’inci yüzyılda yaptıkları balonlu uçuşla, yarı kontrollü olarak göklerde yerini aldı. 1903’te, Wriğht Kardeşlerin ilk motorlu uçuşuyla da insan için göklerde yeni bir dönem başladı.

Gelişen havacılık teknolojisi, insanın geniş hayallerinde, yönünü uzaya çevirmekte gecikmedi ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kozmonotu olan Yuri Gagarin, Vostok uzay aracıyla, 12 Nisan 1961de, uzaya çıkan ilk insan oldu. ABD, bu yarışta geri kalmamak adına yaptığı çalışmalarla, 20 Temmuz 1969’da, Apollo 11 uzay aracı ile üç kişilik bir ekibi Ay’a gönderdi ve Neil Armstrong, Ay’a ayak basan ilk insan unvanını aldı. Uzay yarışı farklı kategorilerde günümüze kadar gelişerek ulaştı. 

Dünya, 30 Mayıs 2020’de yine bir ilki gördü. Elon Musk tarafından 2002’de kurulmuş olan SpaceX şirketi tarafından yapılan uzay aracı Crew Dragon, iki ABD’li astronotu uluslararası uzay istasyonuna götürmek üzere, ABD/Florida’da bulunan Kennedy Uzay Merkezinden fırlatıldı. Roketin ateşlenmesiyle çalışmaya başlayan kronometre, 12 dakika gibi kısa bir süreyi gösterdiğinde, saatte 12.000 Km gibi muhteşem bir hıza ulaşmış olan uzay aracı, atmosferin dışına çıkarak, uzay istasyonuna doğru planlı, 19 saat daha yolculuğuna devam edecek kapsülü rotasına sokup, ayrılmasının ardından, yeniden yeryüzüne dönerek, başarılı bir iniş gerçekleştirdi.

NASA kontrolünde yapılan bu faaliyet sonrası, ABD, 12 Nisan 1981’de uzay mekiği Kolombiya ile başlayıp, 8 Temmuz 2011’de uzay mekiği Atlantis ile sonlandırdığı program ardından, ilk kez kendi ülkesinden ve ABD yapımı bir uzay aracı ile yeniden uzay macerasına başlarken, bu kez hedefler oldukça güçlü ve insanlığının geleceğine yönelik bir vizyona dayalı. NASA, yeniden Ay ve ardından Mars yolculuğu planlıyor. Üstelik bu uçuşlar, kuvvetle muhtemel, NASA destekli özel şirketler tarafından yapılırken, atmosfer dışına çıkıp dönen veya uygun hale getirilmiş uzay istasyonlarında konaklamalı, ticari, turistik seferlerin de gündemde olduğu açıklamaları var. Bu konuda öncü Elon Musk ama farklı bir ülkeden farklı girişimlerin an meselesi olduğunu değerlendirmek yanlış olmaz.

Kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk de geleceğin göklerde şekilleneceği öngörüsüyle gösterdiği hedefte,” İstikbal göklerdedir” düsturuyla vizyonu belirleyip misyonu şekillendirerek, geleceği yönlendirmiş. Türkiye bu hedef doğrultusunda attığı adımlarla, havacılık konusunda oldukça ilerleme kaydederek, 1926 yılında Kayseri’de uçak fabrikası kurmuş, fabrika çeşitli nedenlerle 1928-1931 yılları arasında üretime ara vermiş ancak 1942 yılına kadar üretime devam etmiştir. Vecihi Hürkuş’un 1924 yılında kurduğu uçak fabrikasının faaliyeti ve yaptığı girişimler de havacılık açısından önemlidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılan ancak farklı müdahaleler ve gerekçelerle devre dışı bırakılan havacılık misyonunda yeniden yapılan hamlelerle, ATAK ve GÖKBEY helikopterleri, SİHA’lar, HÜRKUŞ temel eğitim ve hafif kara saldırı uçağı üretimi ve milli muharip uçak KAAN projesi ile yeniden ve oldukça önemli bir ivme yakalandı. Ancak, bu ivme sadece başlangıç için gerek ve yeter iken, henüz başlangıç aşamasında olunduğu da bir gerçek

İnsanlık, muhteşem bir hızla ve çok kısa sayılabilecek sürelerle evrene açılırken, bu çalışmalarda bizim yerimiz nedir, her aşamada sorgulanıp, gerektiğinde dikkatli adımlarla yapılan geri beslemelerle, yarışta geride kalmamak için mümkün olan tüm hamleler taviz verilmeksizin yapılmalı. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI