Ortadoğu’da Psikolojik Savaş

Ortadoğu’da Psikolojik Savaş - CAN UĞURATEŞ

12.08.2024 11:38 | Güncelleme Tarihi: 12.08.2024 11:38

Ortadoğu gelişmeleri, üçüncü Dünya Savaşı beklentili söylemlerle devam ederken, İsrail, davranış şekilleriyle, baş rolü kimseye kaptırmıyor. Yardımcı rollerde ise, İran ve Lübnan Hizbullah’ı var. Karakter oyuncuları ise ABD ve Büyük Britanya. Devam eden muhteşem oyunda, oluşan durum sıklıkla değişim gösterirken, gelinen durumda, gelişmeler muhteşem bir psikolojik savaşa dönüştü.

İsrail’in Beyrut’a düzenlediği hava saldırısı ile Tahran’da gerçekleştirdiği suikast ardından, Lübnan Hizbullah’ı ve İran tarafından yapılan ve intikamla, misillemeye yönelik ateşli açıklamalarla İsrail üzerinde büyük bir stres oluşturulurken, Dünya da Üçüncü Dünya Savaşı beklentisiyle, yoğun bir gerilime girdi.

Gelişmeler, Ortadoğu’yu her an kan gölüne çevirebilecek beklentileri beraberinde getirirken, küresel güç dengelerinde yerini alan ABD dışındaki aktörlerin davranış şekilleri ve bölgeye ilgileri, bu beklentiyi boşa çıkarır görünümde.

Bölgede büyük bir savaş çıkar mı sorusunun yanıtı, şu an, tüm otoriteler tarafından farklı perspektiflerde değerlendirilirken, bölgesel ülkelerden Ürdün, Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve Yemen ile Mısır’ın gelişmelere tepkisi dikkate alındığında, ABD ve Birleşik Krallık kontrolünde, çıkabilecek savaşın Lübnan ve İsrail arasında sınırlı kalacağı ve İran ile Yemen’in, İsrail’le karasal bağlantısı olmaması nedeniyle, sadece hava taarruzları ve füzelerle destek verebilecekleri ve şartlar elverirse, Kızıldeniz’de seyreden İsrail gemilerinin vurulabileceği değerlendirilebilir. Ancak, çıkabilecek savaşın, Suriye ve Irak’ın genel durumlarıyla müdahaleye imkân ve kabiliyetleri olmaması veya çok kısıtlı olmasıyla, bölgede daha önce yaşanan Arap-İsrail çatışmalarına benzer, topyekûn bir savaşın gerçekleşmeyeceğini öngörmek mümkün. ABD ve Birleşik Krallık zaten, böyle bir savaşa müdahil olabilecek ülkeleri, genel bir dille, vuracağını açıkladı. İki önemli suikastın ardından, Lübnan Hizbullah’ı ile İran’ın yaptıkları açıklamalara rağmen beklemede kalmalarında, bunun da önemli rolü var. Bu arada, çıkabilecek bir savaşın, kara harekâtından çok bir hava harekâtı şeklinde olması ihtimali kuvvetle muhtemelken, bölgesel bazda İsrail’in hava üstünlüğünün de önemli ve caydırıcı boyutlarda olduğu unutulmamalı. Bunun yanında, İsrail’in, Demir Kubbe hava savunma sistemi de oldukça caydırıcı bir yapıda. İsrail’in, nüfus oranlarıyla asker sayısı çok da fazla görünmese de savaş teknolojisinde bölgenin en ileri ülkelerinden biri ve konumunu geliştirerek korumaya devam ediyor.

Oluşan konjonktürde, adı geçen ülkeler arasındaki mücadele, şu an için tamamen psikolojik savaş konumuna gelmiş durumda. Lübnan Hizbullah’ının açıklamaları bu yönde değişim gösterirken, Hizbullah, İsrail’in kritik tesisleri ve stratejik bölgelerini teker teker sayarak, buraları vurarak, yarım saatte işi bitirebileceklerini söyledi. İran, iletişimde propaganda unsurlarının kullanımıyla, medyada paylaştığı afişlerde, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu dehlizde saklanırken gösteren görüntülerle işe başlarken, söylemlerinde misilleme dili ağır basıyor. İsrail ise hoparlör yerleştirdiği dronlarla, Lübnan’ın güneyinde, Hizbullah’ı eleştiren sloganlarla propagandaya başladı. Ancak İsrail Savaş Kabinesi, toplantılarını yer altı tesislerinde, sığınakta yapmaya başladı. Bu mücadelede, küresel medyanın da muhteşem etkisiyle, gelişmeler, doğal olarak ilgili ülkelerdeki toplumsal stresi artırırken, küresel boyutlarda beklentileri de büyük bir merak kapsamış durumda. Bu arada İsrail, Gazze’de, taviz vermeksizin, soykırım faaliyetine devam ediyor.

İran ve Lübnan Hizbullah’ı halen İsrail’i bir şekilde vuracağını iddia ederlerken, süreç, hızla ve meraklı beklentilerle devam ediyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI