01.06.2022 12:47 | Güncelleme Tarihi: 01.06.2022 12:47
İnsanlar, Dünyasal yaşam serüvenlerine kendi istemleri dışında başlarken, geleceklerini, geniş bir perspektifte kurguladıkları hayalleri doğrultusunda yaşamayı umut ederler. Bilinir ki insan, hayalleri olduğu müddetçe yaşar. Hayal kurmak, yaşamsal ortamda sınırları zorlamanın ilk şartıdır. Her şey hayallerde başlar der bilgiye ulaşmayı başarmış beyinler ve hayaller sorgulanıp, araştırılıp, imkanlar yaratılarak karalılıkla gerçeklere ulaşmaya çalışıldığında, bu, sınırları zorlamaktır. Yaradılış özelliğine bağlı dürtüler, insanı her daim sınırları zorlamaya yönlendirir. Doğal dürtülerin en kışkırtıcısıdır merak ve her şey merakla başlar aslında. Merakla başlayan düşünceler, hayal kapasitesiyle doğru orantılı olarak gelişim gösterir. Birey, hayallerinden başlatarak kurguladığı yaşam sürecinin devamlılığında, hedefini artırarak yoluna devam ettiği müddetçe doğrulara ulaşacak, doğrulara ulaştıkça sınırlarını zorlayacak, sınırlarını zorlayıp, aştıkça memnuniyeti ve tatmin seviyesi yükselecek ve sınırlarını zorladıkça yeni bilgiye ulaşan birey, daha da geliştireceği hayallerinden kurguladıklarıyla, sınırlarını zorlamaya devam edecektir.
On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında Dünyaya gelen Jules Verne, 1864’te Dünyanın Merkezine Yolculuk, 1865’te Aya Seyahat, 1870’te Denizler Altında Yirmi Bin Fersah kitaplarını yazdığında, hayal gücünün sınırlarını zorlamıştı. Ondan çok daha önce, on altıncı yüzyılda, Galileo Galilei sınırlarını zorlayarak, gökyüzüne bakıyordu ve ondan da önce, on beşinci yüzyılda bir kâşif, Kristof Kolomb okyanuslarda bilinmeze yelken açarken, kararlılıkla sınırlarını zorladı. Aslında ilk insanlar, avcı-toplayıcılıktan yerleşik yaşam düzenine geçerken, Sümerler çivi yazısıyla, Mısırlılar savaş arabalarıyla, piramitlerle; Aztekler ve İnkalar, imkansız görülen yerlerde tarım alanları oluşturarak, Mayalar gökyüzünü inceleyip muhteşem doğrulukta takvimlerle hep sınırları zorladılar ve başardılar. Kavimler göçü bir sınırları zorlama girişimiydi. Örnekler, tarihsel derinlikte, muhteşem çeşitlilikte artırılabilir.
Kimi zaman ve ağırlıklı olarak bir merak dürtüsü iter insanı sınırları zorlamaya kimi zaman muhteşem bir rekabet dürtüsüdür sınırları zorlayan. Tıpkı, ABD ve Sovyet Rusya arasında gelişen uzay çalışmaları uç örneğinde olduğu gibi.
İnsan, kendi sınırlarını zorladıkça mutluluğa ulaşırken, diğerlerinin de yaşam standartlarını yükseltecektir. Mesela, Paulo Coelho’nun “Simyacı” isimli kitabında, Endülüslü çoban Santiago’nun rüyasıyla başlar tüm serüven ve sınırlar zorlanarak, hayatın gerçeklerine ulaşılır nihayetinde. Richard Bach’ın, “Martı” isimli kitabında, bir martı olan Jonathan Livingston’un, sınırları zorlayan düşünceleriyle ve diğerlerinden farklı davranış şekilleriyle özgürlüğe kanat çırpması ve başarması anlatılır. Şartlar ne olursa olsun sınırları zorlamak ve hayallerinin peşinden koşmaktır ideal olan. Kararlı olan her daim kazanır.
Başka bir örnek, Millî Mücadele tarihimizde ve muhteşemliğiyle yer alır. Yıldırım Orduları Komutanlığından ayrılarak İstanbul’a gelen Mirliva Mustafa Kemal, Enterprise (Kartal) İstimbotu ile Haydarpaşa’dan karşıya geçerken, işgal kuvvetlerinin 55 parçalık donanması karşısına endişesini dile getiren yaveri Cevat Abbas’a (Gürer), kısa ve öz cevap verir: “Geldikleri gibi giderler.” Bu söz, daha o zaman verilen kararla, sınırların sonuna kadar zorlanacağının belgesidir. Öyle de olur. Azim ve kararlılıkla, tüm sınırların yerinde, kararında zorlanmasıyla yürütülen mücadele başarıya ulaşır ve geldikleri gibi giderler.
O halde merak dürtüleriyle başlayıp hayallerde, düşlerde geliştirilen hedefler, sınırların yerinde ve kararlı zorlanmasıyla, hemen her seferinde başarıya ulaştırır. Olmadı mı? Bir geri beslemeyle gelişmeler yeniden incelenip, yeniden kurgulanarak devam ettirilen çalışma süreçleriyle, bıkmaksızın, usanmaksızın sınırların zorlanmasıyla mutlaka başarıya ulaşılacaktır.