COP29 Bakü Zirvesi Ve Türkiye

Bakü’den Amazon'a Zor Miras - DR. EKREM ASLAN

04.12.2024 11:14 | Güncelleme Tarihi: 09.12.2024 09:38

Geçtiğimiz haftalarda kardeş ülke Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı’na (COP29) ev sahipliği yaparak önemli bir organizasyonu başarıyla tamamladı. 1995'te Berlin'de başlayan ve bugüne dek 29 kez toplanan İklim Zirveleri'nin tarihi dirençler, engellemeler, hayal kırıklıklarının yanı sıra Kyoto Protokolü, Paris Antlaşması gibi önemli dönemeçlere de sahne olmuştur.

COP29 öncesi Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) tarafından ülkelerin beyanları üzerinden hazırlanan NDC Sentez Raporu yayımlandı. Rapora göre, ülkelerin emisyon taahhütleri, küresel emisyonların 2030 itibarıyla 2019 seviyelerine kıyasla yalnızca yüzde 2,6 azaltılmasını sağlayacaktır. Bu oran Paris Antlaşması’nın küresel ortalama sıcaklık artışını, sanayi öncesi döneme göre 1,5 dereceyle sınırlandırmak için gerekli gördüğü yüzde 43’lük azaltım seviyesinden oldukça uzak görünmektedir.

Bakü Zirvesi: Kusurlu Ama Kritik

Bakü'deki zirve, gelişmiş ülkelerin 2035 yılındaki gelişimi olan yılda 300 milyar dolarlık katkıyı içeren bir antlaşmayla sonuçlandı. Ancak bu miktar, hem gelişen ekonomilerin gereksinimlerinin hem de çevresel örgütlerinin beklentilerinin çok gerisinde kaldı. Yine de bu antlaşma, çok sayıda iş birliğinin hala önemli olduğunu gösteriyor. Bu açıdan 2009'da Kopenhag'da olduğu gibi Azerbaycan, Bakü'deki zirvenin başarısızlıkla sonuçlanmasını engelledi. Bu sonuç, ne kadar kusurlu olursa olsun çok taraflılığın dayanıklılığını yansıtıyor ve geçen hafta Rio de Janeiro'da düzenlenen G-20 toplantısıyla uyumlu olarak, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yaklaşan Donald Trump yönetimine bir mesaj gönderiyor.

200 ülke arasında yapılacak bir anlaşma herkesi tatmin etmeyecektir, ancak üzerinde anlaşılan fonun gelişmekte olan ülkelerin gerçek ihtiyaçlarının çok gerisinde kaldığı ve 2035 hedefinin birçokları için çok uzak olduğu açıktır. Valensiya'daki son sel, geçen mayıs ayında Brezilya'daki Rio Grande do Sul'u felç eden şiddetli yağmurlar ve Atlantik'teki kasırgaların artan yoğunluğu ve sıklığı, iklim değişikliğinin etkilerinin bir gerçeklik olduğunu, daha fazla insanı etkilediğini ve acil eylem gerektirdiğini göstermektedir.

 Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yaptığı gibi, iklim finansmanında "yeni bir döneme" atıfta bulunmak, üzerinde anlaşılan şeyin gerçekliği göz önüne alındığında biraz abartılı görünebilir. Bununla birlikte, amaç 300 milyar doların önümüzdeki on yılda toplam 1,3 trilyon dolar tutarında kamu ve özel kaynakları harekete geçirmek için bir temel görevi görmesidir, ancak bu finansmanın kaynakları belirtilmemiştir. Bu bağlamda, yıllarca süren müzakerelerin ardından, Bakü'de küresel karbon piyasaları onaylandı ve bu da teorik olarak yeşil yatırımı yönlendirecektir. Anlaşmanın arkasındaki siyasi liderler, Çin ve Suudi Arabistan gibi önemli ekonomik potansiyele sahip gelişmekte olan ekonomilerin bu fonlara gönüllü olarak katkıda bulunmasıyla iklim finansmanı için katkı sağlayıcı tabanının genişlediğini görmek ayrıca umut verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

Jeopolitik Dengeler ve Trump'ın Gölgesi
              Yine de Bakü konferansı jeopolitik bağlamından ayrı tutulamaz. Trump'ın seçilmesi ve ilk döneminde yaptığı gibi Amerika Birleşik Devletleri'ni Paris Antlaşması'ndan tekrar çekme tehdidi, toplantıyı büyük ölçüde etkilemiştir. Bu arada, Gelişmiş ülkeler enflasyon, bütçe kısıtlamaları ve iklim değişikliği inkarcı popülizmindeki artış da dahil olmak üzere uzun bir mali ve politik kısıtlama listesiyle boğuşuyor. Bu kısıtlamalarda ödün verilmesi gereken ilk mesele ise iklim değişikliği ile mücadelede alınan tedbirler ve yatırımlar akla gelmektedir.

  Başta Trump olmak üzere gelişmiş ülkelerin iklim değişikliği ile mücadeleye karşı tutumu göz önünde bulundurulduğunda ve iklim olayları göz önüne alındığında Bakü'den Amazon'a uzanan İklim değişikliği mücadelesindeki zorlu miraslar, küresel dayanışmanın arttırılmasının bir kez daha gözler önüne seriyor. Kusurları ne olursa olsun, COP29'un ilerlemesi, gelecek zirveler için bir temel teşkil ediyor. Şimdi dünya, bu temeli daha sürdürülebilir ve kapsayıcı bir şekilde dönüştürebilir.

Türkiye'nin COP29'da Yeşil Vizyonu: Sözde Değil, Özde Katılım
196 ülkeden yaklaşık 76 bin kişinin katıldığı COP29'a Türkiye'den toplam 1900'den fazla katılımcı iştirak etti. Türkiye, Azerbaycan'da düzenlenen COP29'a üst düzey katılım sağladı. COP29'a başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet üyeleri, kamu ve sivil toplum kuruluşları ile uzman ve akademisyenlerin yer aldığı heyetle üst düzey katılım sağladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan zirvede, Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefini ve Yeşil Kalkınma vizyonunu anlattı, İsrail'in Gazze ve Lübnan'a saldırılarının ağır insani ve çevre felaketine sebep olduğuna dikkati çekti.

COP29'da Erdoğan'ın yanı sıra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’de yer aldı.

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin,  COP29'da düzenlenen panelde şehrin çevre ve yeşil enerji yatırımlarını anlattı. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin  10 yılda OECD Şampiyon Şehir ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'nın (EBRD) Yeşil Şehir ödüllerine uzanan başarı hikâyesini paylaştı. Sayın Şahin’in Uluslar arası zirvede İklim Değişikliği mücadelede Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin yapmış olduğu  azatlım ve uyum çalışmalarının İklim Mücadelesinde yerel çözümlere odaklanmak açısından kritik bir gelişme olarak önem arz etmektedir.