26.11.2018 14:11 | Güncelleme Tarihi: 26.11.2018 14:11
Son günlerde yaşananlar,
başlı başına bir suç olan dinlemelerin çok çok ötesinde. İhanet tahayyül edebileceğinizden çok daha
büyük. Mesele , Ulusal güvenlik
meselesidir, bu kadar net, bu kadar ÖNEMLİ!!! Ulusal Güvenliğimizi tehdit eden yapılanmaların, sadece yurt içi kaynaklı olmadığı da
aşikar!!! Bir ülkenin Cumhurbaşkanı’nı,
Başbakan’ını, Genelkurmay Başkanı’nı ,MİT
Müsteşarını, Bakanlarını, dinlemenin adı apaçık casusluktur. Bunun başka izahı
yok! Üstelik, Devlet ricalinin kendi aralarında yaptıkları görüşmeler TÜBİTAK BİLGEM Ulusal Elektronik ve Kriptoloji
Araştırma Enstitüsü tarafından üretilen MİLCEP-K2 kriptolu telefonlar üzerinden
dinlenildi. Devletin üst kademesi
tarafından kullanılan, ses ve verileri donanımsal olarak şifreleyerek GSM ağı
üzerinde uçtan uca güvenli iletişim sağlamak üzere üretilen bu
telefonlardaki anahtar yazılımın
sızdırılması şimdiye ortaya çıkan en büyük casusluk olayıdır!
Bir an durun ve olayın vehametini düşünün… Başbakan’ın
yabancı ülkelerle yaptığı konuşmalar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Genelkurmay
ile, Milli Güvenlik Sekreterliği ile Yabancı İstihbarat Kurumları ile yaptığı
görüşmeler ve bu görüşmelerin 3. Kişi, kurum ya da ülkelere sızdırılması…
04 Temmuz 2003 Süleymaniye baskını… Amerikan askerlerinin,
Kuzey Irak’ta bir baskınla 11 askerimizi yakalayarak başlarına çuval geçirdiği olay! O baskında,
Türk askerlerinin yanında bulunan Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma
Enstitüsü tarafından üretilen kripto cihazları da alındı. O cihazların alınması
uzun vadede çok önemli olmayabilir ama Milli Güvenlik açısından kısa vadede riskler oluşturabilirdi.
Neyse gelelim konumuza. Türkiye 97 yılına kadar yabancı menşeli kripto
cihazları kullanıyordu. Yazılımı bize ait olmadığı için özellikle terörle
mücadele konusunda sıkıntılar yaşanıyordu.
UEKAE tarafından dizayn edilen kripto cihazının Süleymaniye baskınında
el konulması elbette manidardır. Bu
baskından tam bir sene sonra, (14 Temmuz 2004) içinde ,TÜBİTAK mühendisi Ercan
Kuruoğlu (Kripto cihazının mucidi olarak tanınan isim), görevli Mustafa Aktekin
(araç şoförü) Yüzbaşı Yücel Kenter’in bulunduğu TÜBİTAK’a ait minibüs, arka
ışıkları yanmayan saman yüklü bir traktörün römorkuna arkadan çarptı. Bu esnada
başka bir Mercedes marka otomobil de minibüse çarptı. Otomobil ve Traktör
sürücülerinin herhangi bir yara almadığı kazada Ercan Kuruoğlu ve Yüzbaşı Yücel
Kenter olay yerinde, aracı kullanan Mustafa Aktekin de kaldırıldığı hastanede
hayatını kaybetti. Dikkat çekici olansa,
yeni bir askeri kripto cihazının başarılı denemesinden sonra dönüş yolunda bu kazanın meydana gelmesi. Eski Maliye Bakanı Adnan Kahveci’nin 1993’te, Batı
Trakya Türkleri Lideri Dr Sadık Ahmet’in 1995’te, Esad Coşan Hocaefendi’nin 2001’de
geçirdikleri şüpheli trafik kazaları, üstüne 1996 yılındaki Susurluk
kazası akla gelince, bu kazayı da normal
bir adli vaka olarak göremeyiz…
Bir kripto üzerinden yaşananları görünce son dinleme
olaylarının ciddiyeti daha da önem arz ediyor. Mesele, sadece paralel yapıyla
sınırlandırılacak bir olay değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin en mahrem
bilgileri başka ülkelerin adına çalışan casuslar tarafından dinleniyor, servis
ediliyor. İşte paralel yapı denilen şey tam da budur!!! Başbakan Erdoğan Burdur mitinginde teşhisi
net koydu: "Ortada çok büyük ihanet, ajanlık, casusluk faaliyeti var. Bu
yapının tabanındaki kardeşlerimin bu ihaneti, Türkiye’nin sırtına saplanan
hançeri görmelerini rica ediyorum"
Hani bir kargo şirketi reklamında teyzemiz “Kendi
insanımıza da güvenemeyecek miyiz?” diyor ya; “İhanet
faaliyetlerinin tam göbeğinde olan bir kısım insanımıza güvenemeyiz be
teyzecim!”
ALLAH YAR VE
YARDIMCIMIZ OLSUN