Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs (Covid-19) son
zamanlarda Türkiye’yi de etkisi altına aldı.
Vaka ve ölü sayılarının gün gün artmasıyla birlikte bizler
iyice tedirgin olduk. Bu süreçte basit önlemleri almamıza rağmen, bir şekilde
artan vaka sayıları ise toplumca gözümüzü bir hayli korkutur oldu.
Korku, heyecan, mutluluk veya mutsuzluk gibi hisler insanı
var eden hislerdir. Bu nedenle korkmak da gayet insani ve doğal bir durumdur.
Covid-19 salgınından korkmamızın en büyük nedeni ise;
etrafımızdaki yaşlılarımızın olduğunu düşünüyorum.
Çünkü gençlerde ve çocuklarda ölüm oranı çok düşük. Bir şekilde
o virüsü atlatan gençlerimiz ve çocuklarımız, “taşıyıcı” rolü oynuyor.
Bu durumda en büyük sorumluluk ise yaşlılarımıza düşüyor.
Hiçbirimiz onların başına bir şey gelmesini istemiyoruz ama
bu durum iyice kontrolden çıkıyor.
Maalesef yaşlılarımız çok vurdumduymaz davranıyor.
Bir kısım yaşlı “kadercilik” yaparken, diğer yaşlılar da “Koronavirüs
diye bir şey yok kardeşim” diyerek fazlasıyla rahat davranıyor.
Yaşlılar böyle davrandıkça gençler de tedirginlikten ve/veya
korkudan dolayı onlara karşı saygısızlık gösteriyor.
Birkaç gündür konvansiyonel veya sosyal medyada gördüğümüz
haberler bu durumu gayet iyi anlatıyor.
Peki, bu durum nasıl değişecek?
Salt bir vatandaş olarak benim naçizane önerim, herkesin “sadece”
Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına riayet edilmesi.
Çünkü çok fazla bilgi kirliliği var. Dolayısıyla her kafadan
bir ses çıkıyor. Televizyon kanallarına çıkan uzmanların da her birinin farklı
bir şey söylemesi zaten tedirgin olan bizleri, daha da tedirgin ediyor.
Yine de her ne olursa olsun, tedbirimizi elden bırakmayalım.
Hijyenimize dikkat edip, yediklerimizle, içtiklerimizle bağışıklık sistemimizi
güçlü tutalım.