23.11.2024 21:51 | Güncelleme Tarihi: 23.11.2024 22:06
"Adanalının en önemli görevi, Adana'ya ve Adana’nın
sorunlarına sahip çıkmaktır" demiş rahmetli eski belediye başkanımız Ege
Bağatur. Bu minvalde, diğer şehirleri gezdiğinizde, meslek odalarını ziyaret
ettiğinizde, bazı şeyleri çoktan aşmış olduklarını görürsünüz. Ancak, maalesef
bizim esnaf ve sanatkarlar odalarımız, sivil toplum kuruluşlarımız (STK'lar),
vakıflarımız, iktisadi ve ekonomik kuruluşlarımız, kendi sınırlarını bir türlü
aşamadılar. Hep köhne düşüncelerin hâkim olduğu, "Sadece ben yaptım, ben biliyorum"
anlayışıyla bir adım daha öteye gidemeyişimiz, bizi yani Adana'yı diğer
gelişmiş şehirler arasında 50 yıl geriye attı.
Nasıl mı? Gidin, büyük otogara, kendinizi Sakarya’dan,
Bursa’dan, Ankara’dan ilk defa Adana’ya geliyormuş gibi bir gözle gözlemleyin.
Saat çalışanları, zorla çay satanlar, yerdeki çöpler, otobüslerin giriş çıkış
yerlerindeki kalabalığı seyredin. Aradaki farkı hemen görürsünüz; "Ankara,
İstanbul hemen" diye kolunuzdan çekip bilet satan adamları görün. Sonra
dolmuş duraklarındaki korna seslerini dinleyin. Dolmuş geldiğinde, hurra!
Herkesin birbirini eze eze dolmuşa bindiğini görün. Trafikte ise, yeşilin yanmasıyla
birlikte size çalınan kornaları duyarsınız.
Sonra, bir gazeteci gibi, mali müşavirler odasından,
avukatlar odasından ya da herhangi bir esnaf sanatkarlar odasından randevu
almak isteyin. Beni anlarsınız, anlamazsanız da olur; sizi anlarım, kırılıp
darılmam.
Demem o ki, Adana’yı, batıdaki en küçük bir il ile
kıyaslayın; sanayi olarak, ekonomik olarak daha iyi anlarsınız. Çıkın basit bir
örnek vereyim: Şu an Sakarya ilinin 11 adet, yanlış okumadınız, on bir adet
organize sanayisi var. İki adet daha geçen sene yapılacak. Adana'nın organize
sanayi sayısı ise sadece bir. Bir de Kozan'da yapılacak deniyorlar.
STK’lar, iş adamları dernekleri, sanayi odaları, ticaret
odaları, kadın dernekleri, vakıflar... Hepsinin yapacak çok şeyi var. Adana’yı
ekonomik olarak rahatlatacak, Adanalıyı gerçekten iş sahibi, ekmek sahibi
yapacak projeler üretebiliriz. Ama biz her şeyi de devletten beklerken, mesela
Ticaret ve Sanayi Odalarımız "Kardeşini Seç" projesiyle yazılım,
grafik tasarım, yapay zeka programları yapan genç kardeşlerimizin iş yerlerine
ya da ellerindeki işlerine ortak olabilirler. Böylelikle genç kardeşlerimiz bir
yandan para kazanırken, sanayicilerimiz de hem bir genç ortağa sahip olurlar,
hem onların kazandığı paradan faydalanabilirler, hem de kendi işletmeleri için
bir inovasyon oluşturabilirler.
Ya da bir program düzenleyerek, ilk defa iş kuracak genç
kardeşlerimize 50 bin, 100 bin gibi hibe verebilirler. Ya da genç iş adamları
dernekleri ve kadın dernekleri kendi bünyelerinde kooperatif kurarak hem üretim
yapabilirler, hem de kooperatife bağlı olarak KOSGEB, İPARD, TKDK destekleri
hakkında bilgi vererek proje yazma konusunda yardımcı olabilirler. Bu şekilde,
gençlerin hayata tutunmalarını sağlayabilirler. Bir milyon örnek verebilirim.
Kooperatif deyip geçmeyin, TORKU kooperatifi bunun en güzel
örneklerinden biridir. Bizim Adana’nın en büyük özelliği denizi, yaylası, köyü
ve şehir merkezi olan bir yer olmasına rağmen kooperatif, dernek ve vakıf
sayısı gerçekten çok az. Adana insanı pek fazla minnet eden bir millet
olmayınca, belediyeler ile STK’lar arasında kopukluk, valilik ile dernekler
arasında iletişimsizlik had safhada. Hal böyle olunca, üstüne bir de siyaset ve
bencillik girince, Adana herkesin hemfikir olduğu gibi, küçük bir köyden öteye
gidemedi.
Şöyle bir soru sorabilirsiniz: "Madem konuya bu kadar
hakimsiniz, siz nerdesiniz?" derseniz, ilk paragrafı bir daha okuyun
derim.