Kalbi o
doğmadan çok öncelerden onu istese, ona hazırlansa, onu özlese, onun için dua
etse, gece uyumadan önce hep ama hep o minicik elleri düşünse, kokusunu hayal
etse…
Kalbi
aylarca mini minnacık bir kalple beraber atsa, tık tık tık tık…. Saatler onun
için ilerlese, her gün bebeğime bir şey olmasın Allah’ım diye dualar etse,
duaları tüm şehri, dünyayı, uzayı, kainatı, kalbini, ruhunu kaplasa, her
gördüğü duyduğu katliama, açlığa, çaresizliğe, yalnızlığa, ayağı çıplak kalmış
çocuğa, yapayalnız ihtiyara ağlasa, üzülse, yardım etmek istese…
Kalbinin en
derininde, en yüzeysel yerinde, kimsenin girmediği hatta bilmediği odalarında,
boşluklarında hep yavrusunu yavrusunu düşünse…
Kalbini
yerinden çıkarır gibi, uçurumdan atlar gibi, ölür gibi ve yeniden doğar gibi
onu dünyaya getirdiğinde yeniden eski kendisi olamayacağını bütün varlığıyla
bilse…
Sonraki
günlerde bunların üstüne, ışık hızıyla banyo yapmak, bir türlü uyuyamamak,
ateşi çıkınca bildiği bilmediği bütün dualar, ilaçlar, endişeler, korkularla
sabahı sabah etse, işe giderse aklının yarısını evde bırakarak, işe gitmezse
zavallı kalan üniversite yıllarına acıyarak yaşasa, bunların da üstüne hayatın
başka başka kulvarlarındaki milyonlarca sorun, soru, istek, özlem, beklenti
eklense de eklense…
Olsa, olsa,
olsa, ne olurdu? Dünya çok yaşanılır güzel bir yer olurdu, kimse savaş çıkarmaz
birbirini öldürmezdi çünkü bilirdi herkes bir insan nasıl var oluyor, nükleer
santral kurmayı aklının ucundan bile geçirmezdi hiç kimse çünkü bilirdi sinek
ısırsa çocuğunu morali bozuluyor yok artık radyasyon ne demek, ölmek ne demek?
Anne düşüncesizler düşünceli, kafasızlar kafalı, imansızlar imanlı, acımasızlar
da insaflı olurdu, daha ne olsun…
Yok baba
olmak da şöyle zor, böyle zor, anneliği çok abartmışsınız diye düşünenler tabii
ki olabili , anne olmadığınız için bilemezsiniz bütün bunları yaşamak lazım,
basit gibi görünen işlerin zorluğu nasıl anlatılabilir ki, bu kadar
anlatabildim…
Anneliği
kutsallaştırıp, anne olmayan, olamayan kadınlara kendini değersiz hissettirmek
istemem, kendi doğurduğumuz çocuklara bakmamız sevmemiz o kadar doğal ki, oysa
bazı anneler var ki onlar kendi doğurmadığı çocukları bağrına basmış, evlat
edinmiş, sıcak bir yuva vermiş, işte o anneleri ve tabii ki babaları da
kutluyorum, kutluyorum…
İmza: İki
kere anne olmuş ben…